
- İmgelem
Sana bir merhaba yollayayım,
Lafın gelişi yahut kelime köküyle,
Sessizce yanında otursun,
Omzu biraz değsin,
Biraz baksın yürüttüğün ülkeye.
Yanında mahcup ve sakıncasız,
Hatırlatıcı ve,
Bir merhaba yollayayım,
Anlaşılmaz süsüyle.
Bir keresinde,
El ele tutuşmuştunuz,
Pahalıydı düşünüz,
Ve o tuhaf muştunuz,
Münhasır tanımlar astırdı boynunuza,
Merak ederdik birlikte,
Kulak ne der boynuzuna.
Seni bilemekten bıkmazdı o,
Sen elini çıkarmazdın ondan,
Başımızı yağmura sokardık,
Bir kavram gibi yaşadığından,
Elini yakama astın,
Bir netice kadar belirgin,
Ve ilk duyuşta anlaşılmayan,
Yaprakları dökülmüş ellerinin,
İstersen bahsedebiliriz bundan.
Bizi bir meltem günü hatırla,
Avuçlayıp taşanları fısılda,
Sen yazana dek görünmez addettiğin,
Duruyor hazırda.
Bizi bir akşamlı gün hatırla,
Dizilir giz gamlı hasırla,
Uzanır içinden geçirdiğin,
Dışında.
Sen sırtımdayken yüküm hafifliyor,
Eskisi gibi yaşlanmayız artık,
Küstüğünden konuşmazsa kendiyle,
Bir cenaze düşleriz,
Ölümü anlamak için ölümle,
İç çekerken yarım kalan çetele,
Ve iğnesinden bir buket,
Gökkuşağını silkeleyen,
Alaycı muharebe pervaneleriyle.
Kağıt bitmiş,
Değişmişiz onu cebindekiyle.
Değişen değmiş mi dersen değiştiğine,
Buluşuruz belki,
İşteş bir kimliğinle.
Sokaktan geçtik başka bir sokak gibi,
Sen sevgilini savundun,
Çöpçü çöplerini,
Bir çıkar yol gibi baktık,
Çağrışına umumî yerlerimin.
Serserinin tekiyle selamlaş,
Serserinin tekini anla,
Elinden tut serserinin,
Kaldırımdan akarsın,
Biraz daha kalırsın belli,
Gözleriyle serserinin.
- Gardiyan
Senden önce yırttım zarfı,
Muhabbetle çürütürken zaafı,
Haklı çıkman neden işlevsiz,
Eylemsiz eylem sarınca etrafı.
Yokuşları birbirine uladım,
Kendimi sana.
Sen bir idesin belki,
Temelini tutan tabaka,
Ve antitezin yahut,
Fâiline bağlı bir fiil kapsamında,
Bağlam ne ki bağlantı kurduğunda,
Seni ele alalım,
Yokuşları bir birine uladım.
Açıklayabilirim,
Kanadımda münhasır yer verdim buna,
Kanadımı süsledim,
Altına kanat serdim,
Kanat ördüm arzusunda,
Ama,
Alegorik yaklaşım ve mağara.
Öznel miyim,
Yağışlıyken ucunda,
Sen yontmadın mı beni,
Bu ellerle işlemedin mi,
Belki bir cinayet hattâ,
Karşı kaldırımda bir suç gibi?
Bir yumruk,
Kubbe kadar derli toplu,
Minare gibi dimdik,
İstemedik mi.
beni okuma göz ucunla,
Okuma son nefeste erir gibi,
Senin gibi.
beni bırakma peşinde,
Bulma elinle koymuş gibi,
Senin gibi.
Bülbülün sesi güzel,
Karganınki de fenâ değildi,
Yerin gibi.
Çatalın ucu mu ağacın dalları mı,
Kürenin içindesin,
Küreye kendi gözlerinle bakmak,
Çok bencilce değil mi,
Öyle mi değil mi?
Bir bıçak fâiliyle mi katil olur,
Yoksa biçimiyle mi,
Bıçak kim,
Bıçak kimin elinde,
Biliyorum haklısın,
Öyle mi değil mi?
Bunlar sana mâkul gelmediyse,
Bir şiir taşı, adın dilekçe,
Adın intikam, adın terennüm,
Adın eski bir dil,
Onun da adı Türçe.
ديلديم شو ديلمدن ديلنانلرله دوشوندم”
“دوشتوم كره كلديرديغين ايسمينله دوشوندم
(Dildim şu dilimden dilenenlerle düşündüm,
Düştüm kere kaldırdığın isminle düşündüm.)
Kendiyle çelişir hâfî,
İsim verir yüksekten,
Satranç tutar kendiyle,
Bahsederken seksekten.
Aynadakiyle hemfikir aynam,
Biliyorum mesâi istiyor,
Mağaradan sıyrılmam.
-Dokuz,
Sahte safhâ-
Birazdan gelecekler,
Buradan kaç ve unutma,
Şu kağıtları al çabuk,
Yanından kalemini ayırma,
Gözlerini getir cesedi oku,
Asıl soruyu hatırlat,
Ve kal kavgada.
- Tahlil
Kuyruğunu yutan biçim,
Yuvarlak soru işareti,
Değiştir derini Hümâ Kuşu’yla.
Hâfî