Ben seni beklerken
Kurumasını izledim ıslak mürekkebin
Yama tutmaz gocuklarla çıktım bahara
Yine bozuk paralar birikti seni beklediğim bankta
Huyudur bu bilirsin
Kiminin öksüz yanına düşer cemre dedikleri
Efil efil hasret çiçekleri hayat bulur lerzelenmiş dudakta
Ben seni beklerken
Çalınmış bir tarihin elleri uzandı
Yaslandığım mezar taşından
İmdadını duyuran elleri tanırsın sen,
O eller ki yapışınca beyaz bir yakaya
Daktilo hıncıyla abandıkça abanır
Aydınger gibi kabardıkça kabarır teninin kavrukluğuna
Ama sen tanırsın o elleri
Tanırsın oyalı tülbenti Vakko eşarbı yapan pençeleri.
Ellerinle verdiğin mazbatayı
Pençeleriyla tutan pençeleri.
Ben seni beklerken
Ayıklamakta aksak kaldım pirincin taşını
İnkar mı?
İnkarı yasak.
Yine tayınsız bir güne
Azıksız sürgüne
Kumanyasız bir müfreze olup kurşun yaktım bu memleketin nüfus ve rakım beyan levhasına
“Eksi bir” yazmak gelmedi aklıma.
Ben seni beklerken
Bir ihtilal yaşanmış Mısır’da
25 yıla en yakışıklı mübalağa sanatını kondurup adına çeyrek asır demeyi bulmuşlar
Zeyrek Kumpas’ın dükkanı taşlanmış bir gece vakti.
Penceresi inmiş tabelası Foto Kumpas olan o kalender dükkanın.
“Yoz” ne demektir diye sormuşlar bir TV programında
Üstelik dört şık koymuşlar utanmadan.
Ben seni beklerken
Bu soruyu düşündüm çokça.
Sonra Ahmet Haşim’in şiirlerine Türkçe çeviri yapan yayınevleri geldi aklıma.
“Mail olmak” kadifesinden
“Mail almak” keçesi biçmişler sıkınmadan.
Oysa ikrah diyecektim ve kerih
Haya etmek de lağv edildi mi?
Ben seni beklerken
Yeni bir milat eklenmiş muvakkitzâde biraderimin zaman ayracına.
Yıl: TV’nin icadından sonra 77.
Yer: Üniteye nâzır L koltuk yahut mobilya.
Biraz da bunu konuşsak ya?
Ben seni beklerken
Ölü meslekler ansiklopedisi satın aldım telkari ustasından
Heceyle, aruzla ve serbest vezinle yazılmıştı
Şaşırma buna.
Münhasır
