Sevgili nâdim,
Yağmur yağdı bugün,
Gözlerimi kısarak baktım biraz,
Akşam beni bir şeye benzetiyor,
Evveli düşündüm yani ahiri,
Farketmiş olmalısın,
Bu sefer gelmek bilmiyor yaz.
Yeni bir sövgü tasarladım görmelisin,
Her zaman ki şeyler bilirsin,
Acaba diyorum yankısı ne umumda,
Konuşmak ne zor susmak gibi,
Bilsen,
Saklanacak bir yer gibi,
Nasıl da boğulmalıyım sanki bir çocukta.
Söylediklerini düşündüm,
Söylemediğimi düşünüyorsun,
Kırılgan bir kalemi rüzgarla,
Yeni bir çıngı düşledim görmelisin,
Yağmur yere düşer mi hiç bir ânda?
Kolumda yeşil bir gölge vardı,
Geçen geceki nefes alışverişimle,
Eklektik ve sûnî bir damardan kalan,
Sanırım birazcık deri altında kan,
Gölgeler hep aynı renk olur oysa,
Damlasa da farklı bir vücuttan,
Neyse konuşuruz sonra,
Yeni bir anma düzenledim görmelisin,
Gölgeden, kandan ve damardan.
“Ulan sûnî çiğ damlası,
Ulan çam ağacı süslemesi,
Be kadavra, el çabukluğu,
Gözde normun normali,
Artı ile eksinin çarpık sentezi,
Be cumhuriyetin ilk günlerindeki yas,
Resmî olarak yasaklanan tedirginlik,
Be ucu açık hukukun üstünlüğü,
Karma eğitim, karma zihin,
Karma dolmuş…”
-Nasıl olmuş?
Böylece kafam bir cıvıltı olur,
Çocukların oynadığı avludan,
Çiçekler rengarenk ötüşür,
Yine de silgisini sırtında taşıyan,
Bir kalem gibi geçince oradan.
Neyse, yağmur yağdı bugün,
Gözlerimi kıstım güzeldi,
Bir başka iyi haberim yok şimdilik.
Hâfî