Eski bir fotoğraf kadar hazin,
Dört duvarsın aynalı,
Hepsine seyyanen yakın,
Anlamını boşver bunların,
Yaşlı bir fotoğraf gibi hazin,
Milyarlarca defa ilk kez,
Ve kendi tekrarların,
Eski bir fotoğraf gibi hazin,
Artıkların.
Eski bir yaprak gibi serin,
Gece yarısı kadar,
Unuttun nasıl olsa,
Gökyüzünün gözbebeği,
Artık şu binanın ardında,
Eski bir akşam yüzün,
Kınında.
Eski bir bayram gibi dün,
Ne varsa hepsi orada,
Milyar kere sallandı beşik,
Bilmem kere saplandı kaşık,
Âşık ile mâşuk,
Eski bir bayram gibi gün,
Güzel ama nostaljik.
Eski bir fotoğraf,
Eski bir imza hatrımda,
Bir telafi imkanı bugün,
Erken uyanmak gibi hür,
Uyanmak gibi gür,
Uyumadım oysa,
Saat gece üç ve on geçiyor,
Aklımdan bunlar geçiyor,
Sokak lambası bu sabah,
Saat kaçta sönüyor?
Eski bir fotoğraf,
Bu kadar korkunç,
Kimi gösteriyor?
Seni saklayayım mı içimden,
İçimi saklar gibi içimden,
Ne histen bahset ne biçimden,
Öldükten sonra bana ne olur,
Bir fotoğraf değilim ya ben,
Öldükten sonra bana ne olur,
Ölmeden önce örmen,
Yolcu yolunda gerek,
Ölmemek de istemem.
Eski bir fotoğraf gel anlaşalım,
Sen bugün yaşa ben de yarın,
Dün öldük zaten ikimiz de,
Geceyse yarım,
Seni korkutan ölüm değil,
Yaptıkların,
Kaydı ay gökyüzünden,
Ama her şey senin yüzünden,
Eski bir fotoğraf gel anlaşalım,
Bir nedamet bulup sırnaşalım,
Kaydı gök sanki yüzümden,
Ne söylesem ne de söylemesem,
Hasmım mısın yoksa yârem,
Ne bensin ne benim,
Ne kimlik ne kimim,
Suratında biri var, yüzleşelim,
Eski bir fotoğraf gel anlaşalım.
hâfî