
Seni aradığım vakitler beklemeye yüz tuttu,
seni arayalı kederim, dallanıp budaklandı,
devran bir çift gözün ekseninde döndü
güneş senden doğdu, gece senden…
bense bir bayır da olsa
tırmanmak isterim, düzlükte arama beni
gözlerim toprağa yaslı göğü beklerken,
hiçbir vakit görünmedi o
ansızın hissediyorduk
ansızın geçerken her şey
gözlerim kısık
ve hınçla bakmak istedikçe dünyaya
gözlerimi oydu şeytan Süleyman Tapınağında
bağlılık yeminlerini kustum
bu kürsünün üstüne
tiksindim dilime yapıştırma sözlerden
bir cinneti daha gömdüm
kemâle erecek göz yaşları hatırına
böylece biraz daha karıştık vakte
yazgımız beklemekse, bekleyelim Süheyla,
nasılsa güzeli, güzeli de yazan bilir
pişmanlıkları büyütüp uyandım her güne,
geceden kalma giysileri sokağa attım,
belki daha günahkârı kuşanır,
belki susturur diye, bu aşağılık vesveseyi,
çünkü hiç eksilmiyor sol kulağımdan sesi
duyuyorum,
destur almadan bekliyor
nefesime karışmak için nefesi
bir inleyiş, bir bağırış, hatta haykırış
çağırıyorum,
çağırdıkça azalıyor,
hayata saklayacak şeylerim,
bitişe yakın görüyorum başlamadan içilen antları
duyuyorum,
duydukça ücreti mukabilinde alçalan bir ses oluyorum
yazgımız sessiz harflerle yazıldıysa Süheyla,
sessizce gitmeliyiz, sesini sesimde duyacağım yerlere
göğsümde bir acı soğukluk,
seherden kalma ferahlığı dindiren
soluğumu bıçak gibi değil, sigara gibi kesen,
karanlıkta verdiğim savaşta
bana sinsi günahları
bir ödülden sonra acıyla bahşeden,
işte o,
yaşatmak için solduran
yaşamak aşkından başka neydi,
aşk mıydı beni bunca telaşa sokan yoksa
nefsin içimde misyoner gibi savaşı mıydı,
ben sebeplerden kaçtıkça bunu
kendimi tereddütsüz
ve bir gidişten öte çıkış bulamadığım
sabaha kuruyan intihar akşamlarında
haykırırken anladım,
geç kalışlar bırakıyordu geride bir heves
ama geç kalmak mıydı bu,
bilmiyordum, kaderde saatim kaça ayarlıydı
yazgımız nerede bitecekse oradayım Süheyla
sen şifasın zamana, acıyla bilenmiş hançere
her seferinde farklı ölümler biçen
ve alçakça bekleyişleri savunurken bu çağ
deliliği neden dört duvara sıkıştıralım,
her şey bir nebze tersliği hak ediyorken
ve modern yaşamak dışında
başka çare görülememişken bu zamanda
acaba bir kez olsun anlaşılır mı,
dünyanın tepesine çıkıp da hiç düşünmeden atlasam
artık ayırt edemiyorum sesleri,
şeytan kulağıma olmazları fısıldıyor,
her an gidiyorum başka bir zamana
ve ben elim kolum bağlı kuşanmışken,
gözümde biriken yaşların göz çeperimi aşmasını
bunu ışıkta boğulma uğruna istiyorum
çünkü özgürken bırakıp da gitmedim seni
şimdi tutsak olmayan yerlerimle
dünyadan kaçarken köşe bucak
çok şey değildir,
bir kereliğine yâr koynunda vurulmak.
Yakuphan Ustaoğlu