
Akşamın karanlığı çöker alt katlara
artık alışılmış bir şeydir yaşamak
rutubetin kokusu cinayetlere karışır
yalın ayak basılır soyluluk toprağına
yusufçukları ürküten karaca sinsilik
ürkütür dogma düşlerle yazılan gerçeği de
ki alışılmıştır kâle alınmaz bir aşkı yaşamaya
üst katlardan sarkar cinneti andıran gülüşler,
soğumaz kalp ne kadar bekletilse güneşin altında
kurban edilir bakireler iki sohbet arası
sözcükler ıslak fısıltılarla kurur ağızlarda,
her yerinden çıbanlar çıkan manzarasıyla
yaşlı bir aşüfteyi hatırlatır İstanbul
eti dudağından sarkar kanla beslenen gözlerin,
yeni tanrılar yaratılır gelecek mitlere,
ardında tövbeler bırakan günahlar
hâlâ neden doğurmaz nedametler asrını
dilde kaldığından mıdır ezberlenmiş bir ağıt
kalabalık içinden yeni gölgeler doğururken hayat
ben yine savaşkan bir kalbin hayaliyle geceledim,
kendimi korumak için yıkılış kuvvesinden,
şeytandan kaçacak yeni yollar ezberledim
nalbantlar göçtü
gassal beklemedi ölümü
döküldü kuşlar kanatlandı gökyüzü
eksilen bir hayatı gördüm çıktığım her katta,
birer birer ekildi göğsüme bildiriler
bir ihtilali daha kaldıramadım, sen gülünce
Yakuphan Ustaoğlu