Seçemiyorum hangi ayın hangi gününde
Hangi yolun hangi köşesinde
Tutulduk yeryüzünden intikam alan
Yağmurların ihtiraslı gölgesine
Ellerin ve ellerim ıslaktı
Kalp atışlarımız muhtelif
Yürüyorduk
Taziye evi suskunluğu gibi
Dolaşıyordu sesizlik aramızda
Nedendi başımızın bunca eğikliği
Oysa ne Roma’yı biz yakmıştık
Ne de Hiroşima ve Nagasaki
Yürüyordum
Benim gönlümde Uhud, Bedir vardı sanki
Bir gürzün inlettiği kalkan gibi
Titreşiyordu yüreğim yanında
Ufkunda güneşin batmadığı sahillerin kenarında
Kumdan kalesi yıkılan çocuktum oysa
Yürüyordun
Kaldırım taşlarını incitmekten korkarcasına
Gizem bir tabela gibi asılıydı suratında
Firar etmiş gibiydin
Muhayyilemin bin gözlü sarayından
Yanımda hürdün bütün imgelerden
Kavramlardan, ustan
Yürümek
Bütün boşvermişliklerimize
Ah şunu da yapsaydım dediklerimize
Keşkelere, neyselere, ahlara, eyvahlara
Her şeye rağmen yürümek
Bize dair uzayıp giden bir hayale dönüşür
Her adımda düşen yapraklardan artakalan
Bir buse gibi konar yanaklarına
Vuslat kanlı bir gözyaşı gibi
Düşer göz kapaklarımdan
Ve yol kalkar artık önümüzden o an
Yunus Emre Uçar