
Varlık evreninde beklenen ve ruhu zamana sıkışmış olanım
Yontulmamış anılarımın hangisinden başlasam da
Zamana karşı dur diyebilme gücüme sahip olabilsem
Ki ben süvariler gibi ölümü kovalayacak kadar cesaretli de değilim
Karşılaşmaların tam ortasındayken çürümeye yüz tutan bedenimle
Yüzüm toprağa dönük ve ruhum asılı kalıyor gökte
Mavilikle yankılanır iken bir yanım, bir yanım karayla halen iç içe
Gök gürültüsüyle beraber kaburgalarımın çatladığını hissediyorum
Sonrası amansız ve eşsiz bir arayışın içinde kaybolmak
Ben yüzleşmek pahasına ahdediyorum
Çünkü biliyorum ki bir kez tutuldun mu yaşamın sönmeyen döngüsüne
İnsan ölür ama nefesi kalır ruhun
Zaman akıp gittiğinde başka yerlere
Sana olan seslenişim duyulur bir evreden diğerine
Yaşamak, ne hayatın kendisiyle ne de ölümle alakalı
Bu sadece bize bahşedilen ufuksuz derinliğin yansıması
Bu kuşkusuz içimize doğan yıldızlarla
Göz bebeğimin içine sıkışan başka hayatlarla
Ruhla zamanın eşsiz bağlılıklarıyla alakalı
Havaya karışan sevinçler ve hüzünlerle
Doyumsuzluğumuz ve faniliğimizle
İnsan ve evrenle
Yani yaşamak uğruna biçilen hesap
Ruha üflenen “kün” emriyle alakalı
Yani olan olmuş ve “kün feyekün…”
Mehmet CANDEMİR