Söze çarpan lügat, bende zahir olan sevda
sesim yasta, saklayamıyorum açılmıyor kitaplar
Uçsa konsa da manalar cümlelerimin satırlarına
Bin yıllık bir savaş biter mi? Düşer mi ak kışla
Acı mıdır beni diri tutan yoksa aynalar mı kör
Tutuşan çayıra bak, ay kançasız çekilir mi yoksa?
Her ikisinin de cahiliyim, suçluyum madem gör
Tahta kurusu, alnıma düşen yazı, dilimi kesen yonca
Söylemlerin uzağında adımımı attığım yerdir şiirimi duyan
Aşığı duyamamak adetimiz, vurulması, ölmesi gibi şairin
Tam abartamadan, tam söyleyemeden, tutturumadan zamanı
Ölmesi dakikanın, annenin umursamaması ve unutulması mızıkanın
köhne bir çobanın amansız türkülerinde
Duyulması mümkün, aşıklar ölmez! kahpelikle
Kaç hançer yarası bir hasret dolu gönle denktir
Çoban öldü, yazı kaldı, dert bitti sanki göçmekle
En sadık atlar gibi kan kusan dağların yamaçlarına
Seyyah görmemiş ormanların şaşkınlığına koşuşturmak
Sözler söylemek, uğruna yanmak modern şehrin yarınlarında
Vakit tamam, yol göründü, kuş vuruldu ve bitti yazmak
Uğrak bir bayırın kaçırdığı, düşmekten usanmadığım
Yokuşların, yolların ve izi bitmeyen yolculuğun
Bağırması kadar sevdalı kuşların çiçeklere yokluğunu
Benim attan düşmemdir kahırla bağırdığım
Yolcudur madem kahırlanacak, ağlayacak, kan akacak
Tren kaçırılana kadar demek cemre çoktan düşmüş olacak
Adını hikayeler paklayamadan sözler çoktan sarf edilmiş
İltifatların süngüsü çevrili çehreme demek gökler yanacak
Sözü edilen geceye varamadan posta güvercinleri
Beklenirken bu ağıtlar çağırıyorum adını kim anlar
Gözlerimin içi mahşer yeri, doğmadan tan tekrardan
Bekliyorum, yanıyorum ama gelemiyorum sana
Mehmet Can Demir