
Beri gel,
Yedi sabah gücünde tırman bizi,
Ruhumdaki ezginin makamını hatırlat,
Beraber sökelim öyle okunsun,
Yedeksiz yaşadık diyelim sevgimizi.
Duvarlara kağıt dedirten sesi,
İstemeyiz alnımızda,
Uzan da bak dokunduğum ipliğe,
Sırt üstü uzanmış bir tohum artık,
İstemez miyiz bunu altımızda?
Göğsümde taşınır yüküm sırtımdaki îma,
Yağmurlu bir yürüyüşte solgun,
Ve çıtır çıtır salyangoz imgesiyim,
Biz de elbet kırılmıştık kenar yolda onunla,
İçimin bile kısıktı sesi;
-Kalbin kımıldıyor en çok,
Niye yorgun bedenin?
Gölgen yoğun taştı çünkü cismimden,
Ey füsûn, ben bakana dek oradasın,
Kalabalık olan güya şehirdi,
Sehl-i mümtenîyiz oysa ki mâhım,
Sorulsa da ansızın ve alelade “nasılsın?”
Yedi zaman gücünde sensizken zaman,
Pervanen gibi dönsün elimde kalem,
Verecek cevabı olan,
Soruya karşı dinç yürüsün,
Ve kuşansın bizi.
Anla ki artık kesiştik,
Ve sen bir sonsuza dek bağ edindin,
O vakit,
Bir tebessüm eritiriz,
Virgül bile aksamaz artık tazyik ayıplanmaz,
Biz direndikçe âleme cümle âlem lakayd,
Oldukça pahalı bir ömür sürdük deriz,
Bazı günler uzardı yedi kez,
Tek seferde yedi kez uykusuz kalırdık,
Bizim için posta güverciniydi çünkü,
Zamanın koynunda asılıydı saat.
Dudaklarımı incele ve silkele,
İsabet alsın sîretinden, yudum,
Sen kalbine güzel şeyler hatırlat,
İnfisahına gücüm yok,
Vediam yorgun,
Çapaklardan sıyrılan bir harf gibi,
Değdi şavkın gökyüzüne bir kere,
Sevdiğim,
Sana nasıl karşı konur, bilmiyorum.
hâfî