110 views 5 mins 0 yorum

Dil Harbi

In Deneme
Kasım 03, 2023

Bir harpten bahsediyorum.. Harbin karşı tarafı görünmediği ya da karşımızda topla, tüfekle “hurra” diyen bir kalabalık olmadığı için harp kelimesi fazla görülmüş olabilir. Fakat hadîsi şeriften yola çıkarsak insanın savaşının en çok kendisiyle olduğu fark edilebilir. Dil de kendiliğimizi -özelinde şahsiyet, genelinde millet- etkileyen hatta belirleyen asli meselemiz olduğuna göre bir harpten söz edebiliriz.

Dil harbi diye bir şey olabilir mi? Kalemleri namlu, kelimeleri kurşun gibi romantikleştirmeden, yazarları mücahit ilân etmeden konuyu ele alabilirsek belki böyle bir harbin içinde olduğumuzu fark edebilir bir nebze ciddileşebiliriz.

Eğer ciddileşememe problemi yaşıyorsak Ayasofya imamının mihraba niçin kılıçla çıktığını anlamamız da mümkün olmaz. Hatta ‘mihrapta kılıcın işi ne?’ diyorsak çıkılan yerin harp mahallini temsil ettiğini fark etmediğimiz için olsa gerekir. Bu noktada bir nebze ciddileşenler, ‘Kimse bize böyle bir şeyden bahsetmedi.’ diyorlarsa onları biraz daha ciddileşmeye davet ediyorum. Farzı misâl anadilim Türkçe diyen insanlara bardağın ne olduğunu anlatma gereği duymayız. Ama harp kelimesini muhtevası ve tarihsel açıdan anlamlandıran birine mihrabı(mi + harp) anlatma ihtiyacı hissediyorsak bu da “dil harbi” mağlubiyetleri sebebiyle oluşan bir durumdur.

Tarihin belirli süreçlerinde çıkan ilim insanları -Ali Fuat Başgil, Peyami Safa, Nihat Sami Banarlı, Oktay Sinanoğlu, Lütfi Özaydın, Teoman Duralı…- dil meselesine doğrudan temas ederken, bir çok şair ve yazar da dolaylı yollardan mevzuyu işlemiştir fakat dildeki yozlaşma üzerine tarihin hiçbir aktarımında “Dil Harbinden” bahsedilmemiştir. Zihnim beni yanıltmıyorsa “dil harbi” kavramsal olarak zikredilmemiş edilmişse de ciddiye alınmamış olsa gerekir. Bu saatten sonra ciddiye alınması neyi değiştirir bilemiyorum. Hiçbir şeyi değiştirmese bile en düşük zaviyeden (kalben) iştirak etmenin vicdani huzuruna erişebiliriz.

Dil harbinde aldığımız mağlubiyetlerin sonuçlarından birisi “dil harbi” gibi bir kavram üretememiş olmamızdır. Belki de tarihte benzerine rastlamadığımız için bu harbi tanımlama, kavramlaştırma güçlüğü çekmiş olabiliriz. Buna rağmen harp ve dil kelimelerinin bir arada kullanılmasını tuhaf bulanlar imamın cuma hutbesi için çıktığı yere niçin mihrap dendiğini de tuhaf bulabilir. Lâkin o makam nefsimizin duymak istemeyeceği, itiraz edeceği, bahane arayacağı şeyleri söylediği için; nefsimize, zalime, zulme karşı cephe alan bir yer olduğu için mihrap olabilir. Zalime boyun eğilen, nefse kıyak geçilen bir yer mihrap olamaz.

Dil Harbinde yaşadığımız harufat mağlubiyeti, sadeleştirme mağlubiyeti, uydurma mağlubiyeti… (kimimize göre zafer) bizi 21. asıra bir Türkçeyle beraber çıkardı. Netice olarak uluslararası bir şarkı yarışmasını Türkçe ile kazanmanın mümkün olmadığı, en azından İngilizce’nin kanatları altına bir kaç Türkçe kelime serpiştirmenin işimizi kolaylaştıracağı hepimize telkin edildi. Bu telkin geçmişte olanları mağlubiyet olarak görmemizi engelleyecek kadar efsunlu bir telkin. Dahası Türkçe söylemenin yenilme sebepleri arasında gösterilmesi onca mağlubiyete rağmen harbin bitmediğini gösteriyor. Belki elimizdeki son kelimeyi alana kadar!.

Dil bahsinde yaşadığımız değişmeleri başarı olarak görenlerin, aksinin Türkçeyi akîm kılacağını bildirenlerin elbet diyecek bir sözleri vardır. Yoksa şarkı yarışmasında telkin edilen başarının sırrını bu kez gündelik hayatta uygulama imkânı mı aranacak? Latin alfabesine geçerek denenmiş hurufi benzerliği -biz, size benzeriz.- daha mı ileri taşıyacaklar? Şarkı yarışmasında olduğu gibi katıksız(İngilizcesiz) Türkçe’nin başarı getirmeyeceği öne sürülerek “shake it up şekerim” -size en çok biz benzeriz- mi diyeceğiz?

Olgun VERİM

Bir yanıt bırak
You must be logged in to post a comment.