357 views 6 mins 0 yorum

Politika ve Yıpranmış Hayat

In Deneme, Düşünce
Nisan 01, 2024

Hayat akıyor. Biz kabul etsek de, etmeyerek bir tarafından tutup çekiştirsek de akıyor. Ve bu akışıyla da tecellilere maruz bırakıyor bizi. Kâh bast hâlidir kâh kabz hali tesiriyle sarhoş olduğumuz. Esasen içinde hayatımızı sürdürdüğümüz ontolojik zeminin hayatımızı yalnız kabz haline sabitlemek üzere kurulu olduğunu söylemek işten bile değil. Bu hâlin içinde bize ferahlık verdiğini zannettiğimiz zamanların bir simülasyon oluşu, hakikatten kopuk bir sahte rüya sunması da işin cabası. Ne zaman ki kendi içimize dönmeye, tüm teknikten soyutlanmaya kalkışıyoruz, o zaman bazı sorular tebelleş oluyor idrakimize. Bunlarla yatıp kalmak, son bildirimlere göz atıp, yatağımızın başucuna koyarak kendisinden ayrılamadığımız telefonlarımızla meşgul olmaktan çok daha zor. Geçiştiriyoruz velhasılı. Kendimizi, sorularımızı, sorunlarımızı; nihayetinde hayatı.

Müslümanlar olarak hayatı kendimize has bir yoldan anlama ve anlamlandırma uğraşını bırakalı çok oldu. Bunun hemen herkes farkında mı bilmiyorum ama çoğu insanın bunu bir mesele haline bile getirmediğinden eminim. Gölge arıyoruz kendimize. Mikro ve makro olarak. Cüzi ve külli bir gölge. Farkında olalım yahut olmayalım altında gölgelenmeye kalktığımız şemsiyelerin inancımızla alakası yok. Bunun da ötesinde inancı daima öteleyen, fiziki alemin gayb âleminin üzerindeki ağırlığını ve baskısını günden güne hissettiren bir gölgelik bu. Bünyemizde şok etkisi yapacak dış hadiseler bir kıvılcıma dönüşemiyor bir türlü. Zira neyin tehlike, neyin selamet olduğuna dair bir idrake sahip değiliz. Öyle ise bir kimlikten, bu kimliğe sahip olarak varlığımızı ikame ettiğimiz bir vatandan bahsedebilir miyiz?

Türkiye’nin kendine has siyasi ve politik gündemi, kolayca cazibesine kaptırarak sürükleyebiliyor insan teklerini. Ancak gün geçtikçe silikleşen siyasi kampların, hitap ettiği topluluklara bir duruş sağladığını söyleyemiyoruz. Tam aksine sınırlar kalkıyor ortadan. Toplamında ise melez bir varlık, şibih bir kimlik çıkıyor ortaya. Neyin çemberin dışında neyin içinde bırakıldığı sorusu anlamını yitiriyor böyle bir vasatta. Mesela Gazze hadisesinin bir milata dönüşmesi, şibih kimliğin asli kimliğe irca edilmesini ümit etti birçoğumuz. Savaş olanca ağırlığıyla sürüyor, Müslümanların ekseriyette olduğu devletlerin herhangi bir adıma yeltendiği duyulmuş değil. Belki imaj kartları sürülüyor zaman zaman masaya. Bunların da bir kumarın, hak ve batıl ayrımının ortadan kalktığı bir oyunun parçası olduğunu anlamak pek de zor olmuyor.

Bu topraklarda yaşayan gençlerin başına gelebilecek en büyük felaketlerden biri, politikanın çemberinde bir hülyanın peşinden gitmeleridir. Buhran büyüyor büyümesine ve urlaşıyor gittikçe ama tedbirler yine pansumandan öteye geçmiyor. Hangi kamptan, siyasi görüşten olursa olsun, o retoriği çokça yapılan “Büyük Türkiye”nin yolu acaba politikadan, ne kadar geçiyor ? Halk yorgun, halk tükenmiş. Ancak bu tükenişin bir arayışa dönüşeceğini söylemek için henüz erken. Gazze meselesini reel politiğin içinden okuduk bugüne değin. Reel politik durum da aşıldığına, kantarın dünya sisteminin istediği ve dizayn ettiği tarafına ağırlık verilmesine rağmen bir kayıptan söz edildiğine göre, acaba başka bir yola mı tevessül etsek?

Hayatı katı mantıki ve siyasi kalıplar üzerinden okuyan siyasileşmiş bir anlayıştan, ahlak ve inancı merkeze alan, daha doğrusu inancın pir-ü paklığını kristalize eden bir ahlaka doğru bir adım atmaya kalkmalıyız artık. Bu adım atılmadığı takdirde bir girdapta kaybolacağız çünki. Aynının tekrarı bir bir öldürecek ruhlarımızı. Sonunda ne vatandan ne de imandan söz açabileceğiz. Halde ortaya çıkmamış şeyin kalde fazlaca tekrarı halin de pörsümeye yüz tuttuğunu gösterir, bu da ayrı bir mevzu ya! Ümit edelim yine de, çünkü ancak kafirler ümitsizliği hayat felsefesi beller. Ve niyet edelim, içten dışa doğru tüm putları yıkmaya…

Fatih TEKİN

/ Published posts: 64

Nedamet'te yazar. Son Kıvılcım dergisinde editör. İlk kitabı "Modern ve Postmodern Kıskacında" 2023 yılında yayımlandı. Erzurum'la İstanbul arasında.