Nesnel Yörüngenin Seçilmişlik İlânı ya da Yörüngeye Dahil Olma
Kalem neyi yazacak? Hangi yörüngede, hangi yazın türünde ihtisasını tamamlayacak? Hangi okuyucuya, hangi kanaldan hitap edecek ve hangi yöne işaret edip; “işte bakınız, boyut üstü boyut var!” diyecek? Bunca parametreyi hesap etmemek, kalemtıraşı ciddiye almamak demektir.
***
Esin, ilham ve muhayyile kavramları, yazar zümresinin öncül gerekliliklerindendir. Bu üç yetinin tek bir kalemde görülme olasılığı ziyadesiyle düşük olmakla beraber, kimi zaman tek bir kalemde mürekkep olduğu da vakidir. Gerek fıtrat dediğimiz yaradılış mizacının etkisi gerekse kalem sahibinin uğraş ve mesaisi, zikredilen üç kavramı tek zeminde ve zihinde birleştirebiliyor.
Yazar adaylarının ilk teşebbüsü, yani tercih edilen ilk nesnel yörünge, rampa otoritesidir. İvme gereksiniminin esin mi, ilham mı yoksa muhayyile mi olduğu burada belirlenir. Kısaca yazarın öncül gerekliliğini teçhiz eden şey, yazın türlerindeki ilk seçimidir.
Kimi yazın türleri esin odaklıyken, kimisi ilham yahut tahayyül odaklıdır. Buradaki “odak” kelimesi okuyucunun dikkatine büyük puntolarla arz edilmelidir ki; olası bir yanlış anlaşılmanın önüne geçilebilsin. Nitekim hemen hemen her yazın türü, “esin, ilham, muhayyile” itkilerine şamildir.
Kalem sahibinin kendi vokalini bulabileceği en müsait yörünge, deneme türüdür. Yazarlık bidayetini keskin nesnellikleri olan yörüngelerde sınayan birçokları hayfa uğramış, dahası kelim kakofonisine hapsolmuş ve manevi bir agrafi hastalığına yakalanıp, nihayet kalemi yere fırlatmıştır. Kalem dokusuna yabancılaşmak ve o dokuya uyumsuz ilikleri, yani yörüngeleri ısrarla kaleme nakletmeye çalışmak, yazar ve kalem arasındaki irtibatın lezyonudur. Bilinçaltı işleyişin keşfi henüz yapılmamışsa hiçbir ameliyede bulunmaksızın; kalem hür bırakılmalı ve yörünge anketine tâbi tutulmalıdır. Edebiyatın hür alanı ve hatta yazarların tâlim sahası diyebileceğimiz deneme türü, mezkur sürecin sıhhati için fevkalade müsaittir. Fakat bu önerme, deneme türünün cılız ve kolay bir yörünge olduğu mesajını taşımaz. Bilakis; en kıymetli metinler çoğu kez deneme türü olarak karşımıza çıkar.
Kalem sahibi edebiyatın muhtelif türlerinin malûm alametlerini deneme türünde deneyecek ve kendi kaleminin istidadına kendisi müfettişlik edecek. Betim, örgü, süreklilik, akış vs… gibi imlâ kompozisyonlarına olan yetenek veya eğilimini muamelatta müşahede edecek ve yörüngesini tahsis ve tayine muvaffak olacak. Ve fakat şu nüans unutulmamalıdır ki; bilcümle sanatkarlık ve yazarlık, bireyde çok küçük yaşlardayken alâmetini gösterir. Bu alâmet, ilhamın ilk temasıdır. İşbu cihetle, şimdiye kadar anlattıklarımız, bireye dönük farkındalığın izafi olarak belirti sonralarını ihtiva ediyor. Keza malûm olduğu üzere, bahse mevzu olan yaşlar yörüngeden müstağnidir.
***
Yazar, nesnel yörünge tayini ile artık esini, ilhamı ve tahayyülü tanıyacaktır.
Esin, gözün gördüğü şeyin zihni tefekküre çağırışı ve zihnin görünen üzerinden telif inşa etme işidir. İlham ise gözün görmeye ihtiyaç duymadan, obje-süje, zaman ve zemin olgularına muhatap olmaksızın kalbe yahut fikre isabet etme hadisesidir. Muhayyile‘nin ayrı bir hususiyeti vardır ki o da; somuttan soyuta, soyuttan da hiçe aksetme, bu üç hal arasında rabıta kurma ve kurgulama becerisidir.
Esin müzikaliteyi yani ahengi, ilham sezgiyi yani duyuşu, muhayyile ise imgelemeyi yani tasavvuru ihtiva eder. İster nazım olsun isterse nesir, kalem sahibi bu üç yetiyi gözüne kestirmeli ve bu diyagonalde sebat etmelidir. Bu yolculuk kalem sahibini yazar olmaktan çıkarıp muharrir kılacaktır. Nitekim kuşandığı niyetin himayesinde yazmış, istikamet almış ve de seçtiği yörüngeyi ilân etmiştir artık.
Oğuzhan Âsım GÜNEŞ