Neyden kaçıyorum, neyden kaçamıyorum ve neye kaçmaya gönüllüyüm? Kişi, neleri yüceltiyorsa, gücü neye-kime isnat ediyorsa o şey(ler)den kaçışı imkansız olur. O kişinin dini de kaçamadığı ve teslim olduğu şeyler oluverir.
İnsanlar, önce kapitalizmden kaçmaya çalışır, sonra kapitalizmden kaçışın olmadığına inanır/inandırılır. Kapitalizme teslim olarak başlayan süreç, giderek çarenin kapitalizmde olduğuna iman ederek devam eder. Bu öyle bir iman ediş ki kapitalizme söverken bile onun selâmetine duacıdır. Nereye, ne zamana kadar? Bu soruların cevabını bilmemiz mümkün görünmüyor. Çünkü küfrün kıyamete kadar varlığını sürdüreceğini biliyoruz.
İnsanlar küfürden kaçamadıkça ve küfürden kaçışın imkansız olduğunu kabul edince ne değişiyor? Küfürden çıkamayan insan küfrü küfür olmaktan çıkarıyor. İnsan kaçamadığı ne varsa onları kaderin bir parçası olarak görmeyi ihmal etmiyor. Kaderden kaçılmayacağı hakikati ise kâh çaresizlik kâh bahane aracına dönüştürülüyor.
Etrafımız, faize katılmadan bir şeylere sahip olmanın mümkün olmadığını söyleyenlerle dolu. Evlilik gibi yüce bir hadisenin dahi faiz olmadan gerçekleşmeyeceğini düşünüyoruz. Faiz ilk önce günahtı, sonra günah olmamaya başladı, nihayetinde ‘mutlu yuvalar kuran!’ sevap kategorisinde yer edindi. Yolu küfürden başlayan faiz, çaresizlikten, hayırlı işler durağına ulaştı. “Burada kalacak mı, başa dönecek mi?” Bu soruya verilecek cevap faizden evvel bizim nerede durduğumuzla bağlantılı. Faiz için küfürden başka hasım bilmeksizin yaşayanlara, aşk olsun..
İnsanlar, günahların, artık bizi helâk etmediği rehavetine kapılmış haldeler. Musibetlerle yok edilmiş kavimlerin birer hikaye olduğunu düşünenler ve düşünmek isteyenler hiç az değil. Başımıza taş yağacak korkusu içinde geçen günlerden sonra taş yağmayışının çetelesini hayretler içinde hesaplayanlar da var. Başımıza gelen belâların, kafamıza isabet etmeyen ama gönlümüzü paramparça eden şeylerin taşlardan ağır olduğu ve onların kan yerine irin saçtığı ihmal edilemez. Küfürden kaç(ın)manın mümkün olmadığına inananların, Lût kavminde helâk olanlardan farkı kalıp kalmadığını düşüneduralım. İnsanın helâk olması için başına taş yağmasını bekleyenler nedameti bu dünyada tadabilir mi?
Olgun VERİM