Türkiye’de realite adı altında fakat ideale ulaşamamış daha da kötüsü sloganist bir dilin ötesine geçememiş tabirdir “dışa bağımlı olmamak.” Belki bunu hiçbir zaman başaramadık lâkin şöyle bir ritüeli vardı bu milletin “içe bağımlı olmamak.” Üstelik bunu bağımsız olmak pespayeliği peşinde değil yük olmamak asaleti içinde sürdüren bir millet zuhur ediyordu Anadolu köylerinde. Bu insanlar “kendi yağında kavrulmak” deyimini vücuda getirdiler. Bugün her ne kadar mecazen kendi imkanları dahilinde idare etmek olarak anlaşılsa da kendi yağını üreten bir hayat düzeni olmasaydı muhtemel ki böyle bir deyim zuhur etmeyecekti.
Bize bu deyimi kazandıran hayat düzeni ortadan kalktı ise bu deyime yüklenen mana da astarsız hale gelmiş demektir. Yani biz artık kendi yağımızda değil başkalarının bize reva gördüğü ve bizi razı ettiği yağda kavrulmaya çalışıyoruz. Dolayısıyla “kendi yağında kavrulmak” gerçeklikten uzaklaşarak ütopik bir alana kayma gösteriyor. Bu deyime hayat sahası kazandırmak ancak üretme vasfını koruyan ve sürdüren insanlarla mümkündür. Dolayısıyla mezkûr deyimi gerçekliğe taşıyacak dönüş yolu burada aranabilir.
Mevcut hayat düzeni isyan ve itaat üzerinden insanları karmaşık bir ruh haline sokuyor. Meselâ artan fahiş fiyatlar için eyleme katılıp taşkınlık yapan A.C. eylem bittikten sonra uğradığı marketten fahiş fiyatlı ürünler satın alırken; büyüklerimiz pazara çıktığında fiyatı yüksek ürünleri almaktan vazgeçip, “Bir kaç haftaya bizim tarladan yeriz.” diyerek vazgeçme tercihinde bulunabiliyordu. Vazgeçmek, çağımızın alternatifsiz hayat şartlarında artık bir lükse dönüştü. Çeyrek asır kadar önce kapitalist hegemonya milletin köye dönmesi daha doğrusu üretime dönmesi endişesi içinde fiyat zorbalığı yapamıyordu. Varoş ruhu, köylü; sütü pahalı satıyor diye ambalajlı sütün ve pastalar margarinle daha lezzetli diyerek kapitalist düzenin ücretsiz ve gönüllü reklam yüzü olunca, köylülük emekli maaşıyla şehirde geçinemeyen yaşlıların uğrak yerine dönüştü.
Küresel piyasanın ve doların dalgalanmasına bırakılmayan bir hayat alanı bulmak 21. asra kadar bu topraklarda mümkündü. Artık mümkün değil demek Allah’tan ümit kesmenin küfren bir başka ifadesidir. Müslümanların vazifesi o yolun tekrar yürünebilir hale gelmesi için çaba göstermek olmalıdır. En azından o yolun hasretini çekmek bu vatana ve dine ihanet ediyor olma vebalinden bizi kurtaracak.
Olgun Verim