355 views 7 mins 0 yorum

Hürriyetin Liberal Veçheye Hapsi Üzerine

In Deneme
Ağustos 04, 2023

İnsanın hayatı idrak ettiği veçhe, hayatın onu sürüklediği yerle sırt sırtadır. İnsan, kendi hayatını kurma gayretinde iken hayat da onu mürekkep bir varlık haline getirmektedir. Burada fâilin kim olacağı meselesi insanın elindedir. Kitleleşmek yahut fert olmanın getireceği zorluklarla yüzleşmektir mesele. Kitleden biri haline gelmek için herhangi bir faaliyete gerek yoktur. Akışa bıraktığı zaman insan kendini, akan hayatla bir yerlere sürüklenecektir. Bu sürüklemeden kimileri zevk duyarken, çeşitli sebeplerden (bunların önemli bir kısmı ekonomiktir) kimileri de bunalıma girecektir. Soylu bir bunalım, her zaman çıkış yolu için bir imkandır. Ancak antidepresanların biteviye üretildiği bir zamanda, bunalımlar psikologlara da ısmarlanabilir.

 Fert olmak, hürriyetin gerekliliğini idrak etmekte yatar. Hürriyet bugün çokca istismar edilen, kölelikle bulanarak zıt bir istikamette anlamlanan kavramlardan biridir. Tanımlarından en hafif olanı “başkasının özgürlüğüne müdahale etmeksizin bir özgürlük”ten ibarettir. Burada göze çarpan husus, herhangi bir keyfiyet gözetmeksizin, alelade insan tipini mevzubahis edinerek bayağılaşmış bir anlayışa bürünmektir. Türkiye’de ise kamusal hayat bayağı ilişkiler üzerine kurulduğu gibi, bu hayatı dönüştürme vazifesi olan entelektüel hayat da bu bayağılığı teyid edici bir kimlikle kurgulanmış vaziyettedir.

 Solculuk kendi kimliğinden tecrit olarak yapma-burjuva bir daireye hapsolunduğu gibi, muhafazarlık da çıkar ilişkilerinin hâkim olduğu bir dairede hayatını sürdürmektedir. Çoğu kez çeşitli vesilelerle önümüze çıkan ikili seçenekler, birbirini teyid edici ve hayat haklarını sürdürmelerini sağlayıcı bir şekilde varlıklarını muhafaza etmektedir. Bu krize basit bir tabirle “samimiyet eksikliği” teşhisi konulabilir. İnsan, neye inanır, neyin davasını güderse gütsün, bağlı olduğunu iddia ettiği şeye tam bağlılık göstermediği müddetçe, kolay bir şekilde iğvaya kapılabilir. Tam bağlılıktan maksat ameli olarak yapılan şeylerin bağlı olunan şeye büsbütün muvafıklığı değildir.

  Düşünce planında, bu düşünceye sadakati zayıflatacak şeylerin olağan hale getirilmesidir asıl mesele. “Ne yapalım hayatın gerçekleri böyle” demek, popüler kültürün tüm ilkeleri dönüştürdüğünü ve dönüştürebilirliğini kabul etmektir. Bu hürriyetin terk edildiği manzara, bağlılıkların bağımlılıklara feda edildiğinin acı bir manzarasıdır aynı zamanda. Geleneksel dünya, bağlılıklarla hayatın sürdürüldüğü bir dünyadır. Batı’da müesses Kilise hegemonyasını bir kenara bırakarak ifade edecek olursak, hayat daha yerel ölçekte yaşandığı için iğvaların kitlesel bir ölçeğe yayılması daha zordur. Diğer yandan Batı’da gerçekleşen bir dizi dönüşüm, müesses Kilise yapısının hayatı çevreleyerek hapsetmesi dolayısıyladır. Karşı çıkma itibariyle doğru bir hamle olsa da sonuçları pek de iç açıcı olmamıştır. Öyle ya da böyle o günden bu güne zemin önce Batı’da büsbütün kaymış, ardından bu kayganlık tüm dünyaya aşama aşama sıçramıştır. Türkler de bundan nasibini fazlasıyla almıştır.  

 İnsanımız hürriyetini çoktan kaybetmiştir. İnsan için hürriyet, insaniyyet makamını yaşamasında önemli bir yeri işgal etmektedir. Ancak hemen her şey gibi hürriyet de anlamını kendinden değil, bağlı olduğu anlayıştan almaktadır. Bugün için hürriyet, liberal bir anlayışla takdim edilmektedir. Halbuki bu anlayış Kapitalist sistemin hayatın geneline sirayetinde kapı açıcı bir anahtardan başkası değildir. Bu anlayışa bulanmış hürriyet, insan şerefini payimal etmeye de, yoksulluğun olağanlaşmasına da yol açmaktadır.

 Piyasanın güdümüne girmiş bir hayatta, zenginlerin hürriyetinden bahsedilebilecektir ancak. Bu grupların zenginliğini koruması da, Kapitalizme boyun eğerek iş görmeleri yoluyla mümkündür. Kapitalizmin kullandığı silahlardan biri olan iflas, her an onları da aşağı tabakalara düşürebilir. Sürekli koşmak zorundadır bu sınıflar, sermayeyi sistem içine sürmek mecburiyeti, esasen onları da özgürlüğünden yoksun kılmaktadır.

  Bugün insanların hayatı idrak ettiği veçhe, hayatın onları sürüklediği veçheye kopmaz bir bağla bağlıdır. Bu da onları melez bir varlık haline getirmekte, biteviye boşluğa sürüklenerek günleri son bulmaktadır. Zamanın akışı, fertlerin kendi istekleriyle alakalı olarak vuku bulmamaktadır. Zaman, metanın merkeze alındığı daireler içinden idrak edilmektedir. Bu dairelerin içinden de bir hürriyet ışığı sızmamaktadır. En iyi ihtimalle, retorikle kendini rahatlatacaktır insan. Sanatçı görünümlü kalpazanların, onları oyalamasına izin verecektir. Esastan mahrum olarak günleri gelip geçecektir.

Devam edecek…

Fatih TEKİN

/ Published posts: 64

Nedamet'te yazar. Son Kıvılcım dergisinde editör. İlk kitabı "Modern ve Postmodern Kıskacında" 2023 yılında yayımlandı. Erzurum'la İstanbul arasında.

Bir yanıt bırak
You must be logged in to post a comment.