
Saklan sakın sayıkla sadece
Akşamları eve geç gider gibi konuş
Kendimden artanı harcadım öylece
Anlatırken kafesler
Nece ötmelidir kuş
Herkes birer kürsü gibi yukarda
İzah-ı terennümle kendi çapımda
Çarpayım diye mi
Artık içimiz onmadan yatıyoruz akşamları
Gösterişli bir merakla kurcalanmadan
Bileğime zamanı sarmadan
Sarsarak içimden sermayemi
Ay çok sessiz
Ben buradayım demiyor
Yağmur buraya hep yukardan iniyor
Bilesin sessizliğin anlattığı çok olur
Kağşayan gece durulur
Ona da inançla ben anlatırım seni
Ey gönlümün Cennet meyvesi
Süsledin mi halinle kederi
Döktüğün yaprak yandı demek firakından
Allâhı ağırlar gibi sevdin misafirini
Ziyaret-i İlâhî’dir diye sabra durduğundan
Sabah oluyor bak kuşlar ötmeye başladı
Ekmeğin ve yaprağın çıtırtısı uykuda şimdi
Derken
Dokunduğumuza dokundu ve babalarımız
Ellerimize bulaştı
Çelimsiz tanrılar serpildi üstümüze
Yırtıldık insan gibi oturduk ağladık
Meğer ki suymuş susayan sevgilim
Ertelenmiş bir duvakmış hasret
Anladık
Pencereler dışardan görür pencereleri
Bu kabuk bir duvaktır mahremi açar ancak
Elde bir silah gibi kavrayıp umudu
Ölümü tehdit ettik yarınla hep
Kaçarak
Geçen her yüz buruk bir ihtimal kalabalıkta
Kelimeler bazen birer kusmuk lekesi
Bırak onlar yarışsın sancılarında
İkimiziz işte dünyada yalın
Çırpınınca bana benziyor kanatlarının sesi
Bizi seyrediyor kainat yukarıdan aşağı
Aheste yürüyor zaman
Dün hep ayın yedisinde duruyor
En son oradaydık diye
Tenezzüle değmiyor izah için her kulak
Gelmiyor içimden teskin için
Bir istifra bile
Allâh’ın adının baş harfinde saklanıp
İkimizin de yerine el açtım Allâh’a
Adını yüreğime hep şevkle sapladım
Beraber silindik buralardan
Gün ve gece
Yağmur yağıyor gönlümün mayası
Gözlerinden mi sürdün yoksa gökyüzüne
Zaman gece dört kadar sessiz
Sessiz diyorum sensiz değil
Kaldı ki zaten
Sensizliğe ne kadar sensizlik denebilirse..
hâfî