Serinin ilk yazısını görmek için tıklayınız. Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız. Serinin üçüncü yazısını görmek için tıklayınız.
Evvel selam olsun, kayıtsız şartsız “Aleykümselam” diyenlere.. Rahmet duası alıp, rahmet olsun diye dua edenlere.. Pek kıymetli dinleyici kardeşlerim, büyüklerim, küçüklerim, emsal bildiklerim, gözümde büyüttüklerim ve hassaten hasretiyle tüttüklerim.. Memleketin dört bir yanından beni dinlediğinizi biliyor olmak, beni ziyadesiyle heyecanlandırıyor efenim. Var olunuz, berhudar olunuz, bahtiyar olunuz.
Oralardan haber edin.. Koç kuzuya durdu mu? Cemre gelip yüreklere kondu mu? Pazar yerinde hak terazi kurulup, alan razı, veren razı oldu mu? Diriler ölüleri anar mı? Küçükler büyüklerini sayar mı? Haber edin a dostlar; bunlara mugayir hal-i ahval içre olan, öküz diye çifte sürülsün, sürtsün burnu, sürüm sürüm sürünsün.
Bildiğiniz üzre, geçen hafta gerçekleştirme gayretinde olduğumuz, hakkını verme noktasında acayip emek yorduğumuz programımız birkaç sıkıntılı hadiseye istinaden yarı da kalmış, akış bir tık sekteye toslamıştı. Dinleyicilerimizden Kahya isimli vatandaşın istek şiiriyle başlayacak, direksiyonu keyfimizin tasarrufuna tahsis ederek, son gaz vites sallayacağız. Uçuşa geçmeden evvel, kıymetli dinleyicilerimizin emniyet kemerlerini sıkı sıkıya bağlamaları önemle rica olunur..
Sonki üç dört…
Çıktım yücesine seyran eyledim
Cebel önü çayır çimen görünür
Bir firkat geldi de coştum ağladım
Al yeşil bahçeli Kaman görünür.
Şaştım hey Allah’ım ben de şaştım
Devrettim Akdağ’ı Bozok’a düştüm
Yozgat’ın üstünde bir ateş seçtim
Yanar oylum oylum duman görünür.
Biter Kırşehir’in gülleri biter
Çığrışır dalında bülbüller öter
Ufacık güzeller hep yeni yeter
Güzelin kaşından keman görünür.
Gönül arzuladı Niğde’yi Bor’u
Gün günden artmakta yiğidin zarı
Çifte bedesta…
Kamyon geçiyor bir dakika!
Çifte bedestanlı koca Kayseri
Erciyes karşısında yaman görünür.
Dadaloğlu’m da der zâtından zâtı
Çekin eyerleyin gökçe kır atı
Göçmek değil bizim ilin muradı
Ak yare gitmemiz güman görünür.
Eyyvallah.. Selam olsun Dadaloğlu’na.. Körükleri kırılası 250‘lik dodge kamyona..
“Radyo, insana dinlemeyi öğretir” demişti İlhan ağabey. Kulakları çınlasın, eski bir radyoya bakarken fücceten söylediydi bu sözü. Siz şimdi benim lafımı bölemiyor, sözümü kesemiyorsunuz ya; çiçekler takıyorum ben o belirsiz suskunluğunuza. Belki Rüştü ustam kaynak atölyesinde kaynak cızırtısından bi tık kıymetli gördüğü için açıyor radyosunun sesini. Duyuyor ama dinlemiyor. Beş şeritli umur damarımı ırgalamayan bu durum, Gülten ablanın yün döverken dizine attığı bön bakışlar kadar anlamsız. Anlamını yitirmiş yani. Yani eskiden anlamlıymış ama artık anlamlı değilmiş. İşte öyle bir şeymiş.
Efenim, dinlemek lazım. Verilen en kıymetli sadaka belki de insana kulak vermektir. Kesilen en kıymetli kurban, belki de insan sözüne kulak kesilmektir. Yani kulağın uhrevi bir yanı var gibi geliyor bana. Bana böyle gelen, kime nasıl gider, orasını bilemem. Dinleyin efenim, güzel dinleyin. Güzeli dinleyin. Dönerken, yüzünü dönen değil, bütün bir vücudunu çevirenin hakkı için, güzel dinleyin. Müslüm babanın son konserini dinler gibi dinleyin… Lambada titreyen alevi dinler gibi dinleyin.. Şimdi sıradaki şiir, “Örümcek kafalı lüzumsuz denyo” deyip, radyoyu kapatacaklara gelsin..
Sonki üç dört..
Kollar açık, etek dizde
Gençler zağar oldu izde
Medeniyet budur bizde
Güler misin, ağlar mısın?
Teşekkürü yaptık mersi
Çıplak göbek ilim dersi
Yönümüz tekniğin tersi
Güler misin, ağlar mısın?
Baba sazda, oğlan barda
Analar kızdan hovarda
Ar-namus sıfır ayarda
Güler misin, ağlar mısın?
Bilmezler ilimi, feni
Sol yönden taşlarlar dini
Adları çıkmış medeni
Güler misin, ağlar mısın?
Geçilmiyor züppelikten
Perdeler kalktı delikten
Ün alan var ibnelikten
Güler misin, ağlar mısın?
Beşikte bellenir içki
Rakı, şarap derken viski
Onlar yeni (!) bizler eski
Güler misin, ağlar mısın?
Yüzler boya, kaşlar yoluk
Şehvetten kesilir soluk
Turplar oldu salatalık
Güler misin, ağlar mısın?
Malûm ya… uyar modaya
Boynuz dokur kız babaya
Yıllar harcanır ça-ça’ya
Güler misin, ağlar mısın?
KARAKOÇ’um yeter artık
Kapatılmaz bunca yırtık,
Avrat açık, herif örtük
Güler misin, ağlar mısın?
Selam olsun Abdurrahim Karakoç’a.. Ağlayamadığından gülenlere.. Güler gibi ağlayanlara…
Yeter bu kadar, ben gidiyom, haydi selametle…
Ulan Nihat! Dinledin mi naklen yayını? Beşinci kıta sana gelsin gülüm!
Bozuk frekanslı Nihat. Unutmadım geçen günkü ayıbını. Neyse, Eşref Şefik ile randevum var, geç kalmayayım. Tüm cesaretimi toplayıp öyle çıkacağım karşısına. “Çay kaşığından mikrofon olmuyor Eşref ağabeyim” deyip, vurcam masaya.
Muhsin Gazi ERDEM
Güneş – Nedamet Dergisi