154 views 11 mins 3 yorum

Fener

In Öykü
Mart 28, 2022
Serinin ilk yazını görmek için tıklayınız.
Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız.

Ne aşılmaz tepeymişsin be mübarek. Yol dediğin yürüdükçe azalır. Ayaklarım aşındı, sen aşılmadın. Ey gidi Kıvırcık Ali… O da bu tepelerden geçmiş belli.

“Kapıldım bir boş hayale
Sevmekten düştüm bu hale
Geçiyor benim de çağım
Ne evim var ne ocağım
Dünyada tutunacağım
Dal tükendi, ben tükendim
Dal tükendi, ben tükendim oyy oyy”

Yandım anaaaam! Hay dalın budağın tükeneydi e mi! Tey Allah’ım ya Rabbim! Elalem derde düşer, biz gevene düştük iyi mi? Hep o bunak Hüsüyn’ün halt yemeleri bunlar. Sazı kırılasıca bunak! “Senin elini öpeceğime dikenleri öperim” dediydim, demez olaydım. Hafızayı beşer nisyan ile maluldür gözüm. Ara sıra ben de unutuyorum velilerden olduğumu. Ağzımdan çıkan dua oluyor, duam kabul oluyor. Neyse, yerin kulağı vardır. “Memleketin delisi, veli sanıyor kendisini” derler sonra.
Hay Allah. Kerahat vaktine kaldık. Dar akşam darladı, bu defa yola erken çıktık. Tüken be yol, tüken ulan tüken!


“Cihana darıldım gayrı
Yol tükendi ben tükendim
Yol tükendi, ben tükendim oy oy oy oy
Yol tükendi ben tükendim oy oy”
Gevenlerin üzerine düşmeyeydim iyiydi. İnşallah bu yara öldürmez beni.

Bunak Hüsüyn pek yaman söylerdi bu türküyü. Onun yüzüne dar akşama kaldım zaten. Daha iki saat vardı tepeye çıkmama. Nerden rast geldi de çıktı önüme! Emeği çoktur üzerimde, o ayrı. Emeği olmaz olaydı! Bacak kadardım o sıralar. Gazoz ısmarlar, avucuma harçlık sıkıştırırdı. “Anan, baban nasıldır?” diye sorar, “Ana sözü altından yeğdir, öp de alnına ko!” deyip nasihat ederdi. Bileydim içer miydim o gazozları? Yüzüne atmaz mıydım paraları? Adi herif.

Dayan ulan köhne bacak. Üç tütünlük yolun kaldı.
“Ayrılık ölümcül dağ
Aşanı ben hiç görmedim
Yarasız, beresiz ve sağ
Çıkanı ben hiç görmedim”
Ayrılık mısın be kurban olduğum? Aşıl gayrı, tüken gayrı, bit gayrı! Yara aldım, bere sardım, seğirttim de can tükettim, mürüvvetim ol da görül gayrı!

Bunak Hüsüyn! Taşlara gelesin Hüsüyn, topraklara düşesin! Sana mı kalmış benim hatırımı sormak, cebime tütün parası sıkıştırmak! Bir de nasihat ediyor, “Kendini sahipsiz belleme evladım, can bu tenden gitmedikçe, Azrail kapıma dikilmedikçe, Hayy tecellisi nefsimi terk etmedikçe hem yanındayım, hem arkandayım!” Adi Hüsüyn! Bunak Hüsüyn! Geberesice Hüsüyn! Tabii kendi evlenip çoluk çocuğa karışmadı ya, el öpeni, “baba” diyeni olmadı ya, sırnaşıyor hadsiz! Türkücü Hüsüyn! Köse Hüsüyn! Madrabaz Hüsüyn! Bileydim her bayram çalar mıydım kapısını? Öper miyim o kırılası elini? Adi bunak!

Gurup vakti son demlerinde. Birazdan ıssız akşam çökecek. Yürü köhne bacak, anca gidersin! 

“Dağlara düşünce ayaz
Belki gelemem bu yaz
Giymiş olurum bembeyaz
Sen hakkını helal eyle”
Bir de utanmadan, sıkılmadan, “Gel iki yudum çay içelim karşılıklı” diyor. En zayıf noktamdan vuruyor beni. Delikanlılığımdan, racon bilir yüreğimden vuruyor beni. Davete icabet etmemek edepsizliktir ya hani. Adab-ı muaşeret bilir tiynimden vuruyor beni! Mertliği yerde koyaydım da oturmayaydım o masaya. Ulan Nihat! Senin de kanaat notunu verdim gözüm. O kansıza iki kere, sana üç kere yazıklar olsun!

Heh! Eccücük çöküp soluklanayım şu kayanın üzerinde. Şöyle deriiiin bir nefes… Ooohh.. Ne de güzelsiniz! Çayır çimen kokusu değil bu. Bir tek ben biliyorum bu konun adını. Reyhan, sümbül, kekik kokusu değil. Tavşanların dişleriyle kıyım kıyım olan çemenlerin son nefeslik kokuları değil.. Kurt adımlarıyla ezilen yavşan kokusu değil.. Derviş çarığından sızan âb-ı hayat ile soğana durmuş lale kokusu değil.. Bir tek ben biliyorum bu kokunun ismini. Bu koku, “insandan ırak” kokusu. 

Eh.. Yeter bu kadar tembellik. Yolcu yolunda, kulağı solunda gerek.

“Tahdir böyleyimiş gayrı bozulmaz
Kara sevda kalem ilen yazılmaz
Bir sır imiş çözemiyom çözülmez
Bahtı karayım göğnü yarayım
Gittin ellere nasıl arayım vay”
Vay anam vay.. Belki de ben çözemiyorum. İçimdeki boşluğun adını ana koydum, dolmadı. Baba koydum, dolmadı. Ağabey koydum yine dolmadı. Yer dedim, yel dedim almadı. Bir sırmış işte. Elbet bize de malum olur!


Ulan Kirpik! Bu saatte burada ne işin var? İki saat önceden beni beklemeye mi başlıyorsun sen? Yavruların nerede? Gel bakayım, gel gel! Heeeh, aferin kızıma.. Dur hele. Bak ne var çıkınımda.. Al bakalım… Oooh, yarasın kızıma. Sen hiç sevdirme kendini e mi? Dikenlerini düzenli olarak tara. El değmesin sana.. Sana değen el kanım kanım kanasın! Ye kızım, ye. Şu peynirleri de ye.. Bak bak, nasıl da yiyor. Obur Kirpik senii. Obur kirpi Kirpik.. Doydu mu göbüşün? Git haydi, emzir yavrularını güzel güzel. Tembih et ama onlara! Akşamları mumu söndürüp öyle yatsınlar. Geç kaldım, gideyim gayrı… Haydi Allahaısmarladık.

Hüsüyn’ün saçları da böyle aynı. Diken saçlı muşmula Hüsüyn! Adi herif! Neyse, yakayım şu feneri. Vardım sayılır. Nöbet yerine erken gelmek iyidir iyi. Geç kalmaktan iyidir iyi. Oo ihtiyar! Rüzgar yeğin esmiş bugün anlaşılan. Yine dökmüşsün yaprakları? Neyse, aç bakayım kavuğunu.. Ver bakalım kara demliğimi.. Hadi bakalım, başlasın nöbet!

“Elbet hakkı vardır kulların kulda
İnsan kıymeti ölçülmez parada pulda
O dost gitti gelmez artık, gözlerim yolda yolda, gözlerim yolda yolda, gözlerim yolda yolda”
Ulan Hüsüyn, ulan geberik Hüsüyn! Delikanlı mısın ulan? Çayın çorban cennet çamuru olsa haram sayarım! Bileydim oturur muydum o masaya? Demek anam evlenmezden evvel gönlün vardı anamda! Gözün değil de gönlün vardı ha?! Demek o yüzden kimseyle evlenmedin! Demek türkü yakıp gezer oldun ha! Ulan ben nasıl yutarım bu lafları? Ulan Nihat! Ulan bayat çay kadar şerefi olmayan Nihat! Ne diye tutarsın beni? Herif gözlerime baka baka bunları söyleyecek, ben de kös kös oturup dinleyeceğim öyle mi? Adi Nihat! Adi Hüsüyn! Bir de “Aşka hudut çizilmez, gönül ferman dinlemez evladım” diyor köpoğlu! “Aşka düşünce sen de anlarsın” diyor ırz kenesi! Adi Hüsüyn! Adi Nihat! 

Yatsı okundu. Kaldı iki saat…

Tövbeler olsun! Gaflet dedikleri bu olsa gerek. Oturur vaziyette uyuya kalmak da neyin nesi? Saati geçirmişiz. Koş ulan köhne bacak! Çık şu kayaya! Hooooppa.. Heh. Bizim oranın ışıkları kapanmış. Pencereler ışıksız, şükür olsun… Lan! Işık var lan o pencerede! O ev…. Musa emmilerin evi! Koş ulan köhne bacak, kooş! Musa emmi mumu söndürmeyi unutmuş, koş ulan köhne bacağım koş! Musa emmiii! Mumu söndüüür! Musa emmiii, söndür mumuu! Koş ulan köhne bacak, daha hızlı koş! Musa emmiii! Söndür mumu emmiii! Evin yanacak!

Muhsin Gazi ERDEM

3 comments on “Fener
Bir yanıt bırak
You must be logged in to post a comment.