Selamunaleyküm kıymetli Nedamet okurları. Bugüne kadar sizlerden başka kimseye hitap etmedim ve Nedamet dışında herhangi bir dergiye/platforma yazma gereksinimi duymadım. Bugün sizlerle uzun bir yolculuğa çıkıyor ve ilk defa “tefrika” yazmaya niyet kuşanıyorum. Bu yolcuğun ilk durağı olan yazım için sizlerden büyük bir tahammül istirham ediyorum. Nitekim bizler biliyoruz ki; Allah israilin belasını elbet verecektir. […]
Amma nazlandın be oğlum. Çiçek böcek mi alayım illa? Şöyle dizlerimin önüne çöküp kıraathanenin orta yerinde; “Ey Nihat Nihat, neden Nihat’sın sen? Vazgeç naz yapmaktan.. Çayımın demi, gözlerimin nemi, kahvaltımın çöreği, horozumun ibiği.. Affet beni?” mi diyeyim? Altı üstü ümüğünü sıktık. Gören de bir şey sanacak… Hem hasta adama öyle küt diye söylenir mi onca […]
Şu bahçeye bir bak! Hamağını, divanını, çardağını saymıyorum bile. Her sabah şu huş ağacına konanve bozkır türküleri çığıran o kırlangıçlar yok mu… İşte o yetiyor yahu. Esen rüzgar bizden yana. Doğangüneş bizden yana. Haaa ilaç vurmam bahçemdeki domatese soğana! Veren de o alan da… Hem atatohumudur bunlar. Fatsa’dan getirttim. Herifin adı şeydi…. şey.. Neydi yahu? […]
“İyi misin Mümtaz ağabey?”Daha iyiyim Nuri. Sen ne yaptın? Kaç saattir uyuyorum?“Üç saate yakındır uyuyorsun ağabey. Hemşireyi görür görmez bayıldın zaten. Sen de az değilsin haaa! Sakinleştiriciye falan gerek kalmadan uçtun gittin!”Bana baaak!“Tamam tamam. Bir şey demedik ağabey. De…..”Ne deee?“Hala dargınım sana reis.”Niye lan?“Bir de niye diye soruyor musun harbiden?Tamam lan uzatma. Bir an gözüm […]
Serinin ilk yazısını görmek için tıklayınız. Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız. Serinin üçüncü yazısını görmek için tıklayınız. Serinin dördüncü yazısını görmek için tıklayınız. Serinin beşinci yazısını görmek için tıklayınız. Amma konuştunuz be oğlum! Nihat, sen misin lan? Turunçgillerden Nuri, sen ne halt ediyorsun başımın dibinde? Sizin ne işiniz var burada? Sizi boş ver, benim […]
Serinin ilk yazını görmek için tıklayınız. Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız. Ne aşılmaz tepeymişsin be mübarek. Yol dediğin yürüdükçe azalır. Ayaklarım aşındı, sen aşılmadın. Ey gidi Kıvırcık Ali… O da bu tepelerden geçmiş belli. “Kapıldım bir boş hayaleSevmekten düştüm bu haleGeçiyor benim de çağımNe evim var ne ocağımDünyada tutunacağımDal tükendi, ben tükendimDal tükendi, ben […]
Serinin ilk yazısını görmek için tıklayınız. “Bir dakika bakar mısın?” dedi. İrkildim evvela. Dönüp baştan ayağı süzmeye başladım. “Buyur” ile “Hayırdır?” arası bir mesafede ağırladım vatandaşı. “Kulak misafiri oldum” dedi. Bir kaşım yukarı kalktı gayri ihtiyari. “Evet” ile “Eee?” arası bir desibelde icabet ettim beyfendiye. “Çok şey duymadım ama bir cümleniz dikkatimi çekti, merakımı mazur […]
Serinin ilk yazısını görmek için tıklayınız. Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız. Serinin üçüncü yazısını görmek için tıklayınız. Serinin dördüncü yazısını görmek için tıklayınız. Sen şimdi yoksun yaKalın gocuklar da ısıtmaz beniYeni yöntemler gelişir ritimlerimdeAkli dengem de tanısız denge yitimiAlt üst olur ya her şeyBazen Pele de driplinge kalkarken düşerZeki Müren ilahi söylemeye yeltenirOlur bazen […]
Güzellik diyorduk İlhami ağabey. Geçen bizim Şennur’u gördüm. Hani şu liseden kalma belalım Şennur. Hatırladın değil mi? Hatta bir keresinde kızın teki bana baktı diye, tek celsede yolduydu kızın saçını başını. Kızı da beni de kendini de madara ettiydi okula. Küp tayyaresi gibi yan basa basa senin yanına geldiydim, hatırladın mı şimdi? Heh o Şennur. […]
Yedinci kuyu da taşlarla kapatılmıştı nihayet. Anlam veremiyordum bu duruma. Ardımızda kudurmuş bir ordu, ufkumuzda kıpkızıl çöl vardı ve bizler adım adım geri çekiliyorduk. Günlerdir uykusuzduk. Açlık hissini unutalı kaç gün oldu, hatırlamıyorum. Su içmek üzere hücuma kalktığımız her kuyu, kat’i bir emirle taşlarla dolduruluyor, bizlerse kuyuya düşen sayısız taş parçasından biri olmanın arzusuyla, içimizi […]