
Serinin ilk yazısını görmek için tıklayınız. Serinin ikinci yazısını görmek için tıklayınız. Serinin üçüncü yazısını görmek için tıklayınız. Serinin dördüncü yazısını görmek için tıklayınız. Serinin beşinci yazısını görmek için tıklayınız.
Amma konuştunuz be oğlum! Nihat, sen misin lan? Turunçgillerden Nuri, sen ne halt ediyorsun başımın dibinde? Sizin ne işiniz var burada? Sizi boş ver, benim ne işim var burada? Neresi oğlum burası? Neredeyiz lan biz? Anaam, böğrüm yanıyor! Ne yaşadık len biz?
“Allaaaaaaah!!! Koşun, koşun! Mümtaz ağabey açtı gözünü, koşun! Sertaç, koş Hüseyin emmiye haber et, kantindeydi. Mümtaz gözünü açtı de. Koş, tez git!”
Ulan Nihat! Ne koşması, ne açması, ne saçmalıyorsun sen? Lan bi bırak, ne yemeye sarılıyorsun boynuma ibibik? Hem Sertaç’ın ne işi var burda? Sertaç’ı boş ver, Hüseyin emmi dediğin herif, bizim ırz düşmanı Hüsüyn mü yoksa? Anaaam, kürdan kebabı görmüş Tacettin gibi dönüyor başım. Anlat hele, ne yaşıyoruz oğlum biz?
“Ağabey, iyi misin? Aman yorma kendini, sakin ol biraz. Dur be adam, ne demeye ayaklanıyorsun hemen? Anlatacağım her şeyi, sakinleş.”
Boğuluyorum oğlum, ağzım çamur gibi. Nuri, anayın babayın hayrına şu suyu uzat hele. Bir sohum da ekmek mekmek bir şey verin. Nihat sen de anlat oğlum, başıııım başım çatlıyor Nihat, söyletme beni de anlat her şeyi!
“Mümtaz ağabey, harbiden hiçbir şey hatırlamıyor musun? Hoş, 9 aydır yatıyorsun ama…”
Ne diyorsun oğlum sen? Ne 9 ayı, ne yatması, ne hatırlaması? Kafa mı buluyorsunuz ulan benimle? 9 ayda gebeler çocuk tıpışlıyor. Bana bak ulan hergele, adam akıllı anlat her şeyi!
“Ağabey, o gün çay ocağında bir hadise yaşandı. Hatırlamıyor musun? Herifin teki bıçak çektiydi bana. Etme, eyleme demeye kalmadan herifin üzerine çullandın. Harbiden hatırlamıyor musun?”
Anaaamm böğrüm yanıyor! Nihaaaat! Nerede ulan o kevaşe? Sen nerdesin, buradasın değil mi? Var mı oğlum sende bir şey? Seni boş ver, ben nasıl bu hale düştüm? Hayal meyal bir şeyler canlanıyor zihnimde ama… Anaaaam beynimin cücüğü sızlıyor, kıçımı bile hissetmiyorum Nihat, her yerim uyuşuk. Anlatsana oğlum, nasıl gelişti hadise, ben bu hale nasıl geldim, anlat!
“Ağabey, işte o gün bir eleman geldi çay ocağına. Sami var ya bizim. Çökelek Sami. Onu sordu işte. Herifin tipi hiç tekin gelmedi bana. Bir de biliyorsun, Sami’nin yaramaz işi çoktur. Alacaklısıdır belki diye geçirdim içimden. Herifi didikledim biraz. Hayırdır, Sami ile ne işin var gibisinden yokladım. Herif ters ters konuşmaya başladı. Ne diyon lan sen demeye kalmadan bıçağa davrandı lavuk. Gerisi mâlum işte ağabey. Nereden çıktın, nasıl fırladın, adamın tepeye nasıl uçtun Vallahi anlamadım. Seni tutmak ne mümkün? Bir yandan bize sövüyorsun ‘bırakın lan beni’ diyerek, bir yandan adamı pestil ediyorsun. Derken acı bir feryat kopardın ağabey. Herif ne olduğunu şaşırdı. Hepimiz sana üşüştük. O sırada nasıl olduysa tüymüş gitmiş seninki. Oracıkta bilincini kaybettin ağabey. Hepimiz telaşa düştük. Çırağa su getir, havlu getir diye bağırdım ama ne fayda? Çocuğa kal gelmiş. Tuncay ağabey ambulansı arayın diye bağırıyor, Şükrü açılın açılın diye çığırıyor, Numan aga ‘vah talihsizim, vah bahtı karalım’ deyu efgan ediyor, Kemal ağabey yanı başında baygın yatıyor. Meğer kan tutuyormuş adamı. Hele Hacı Ömer emmi… Eğilmiş kulağına sana kelime-i şahadeti telkin ediyor… Anlayacağın hepimiz perişan olduk. Neyse ki tez elden ambulans geldi. Çok kan kaybı var dediler, alıp getirdiler seni. Ben de atladım ambulansa. Bir ton sorgu sual derken, ameliyathaneden acil kana ihtiyaç olduğu haberi geldi. Tüm mahalleli seferber oldu o gün. Meğer lavuk sana bıçağı sokmakla kalmamış, bir tur da deşmiş, almış senin böbreği. Sakin ol Mümtaz ağabey. Belertme gözlerini. Mümtaz ağabey… Ağabey iyisin değil mi? Hoooov kime diyorum adam! Oğlum Nuri, tez uzat şu kolonyayı. Mümtaz ağabey! Nuri! Adamın gözleri kilitlendi oğlum, tokatlasak mı? Lan gidip hemşireyi çağırsana!”
Nihat. Yaklaş oğlum biraz.
“Nuriiiii! Gel, Mümtaz ağabey ayıldı, gel”
Nihat. Yaklaş oğlum. Bir daha demeyeceğim, yaklaş.
“Mümtaz ağabeyyy! Bırak boğazımı, ne yapıyorsun! Bıraksana be adam! Boğuluyorum ağabey, bırak!
Tutma lan beni Nuri, dinime imanıma seni de boğar ahan da şuraya gömerim!
“Öhöööö öhhööööö! Öhööööğğ! Boğğğ..uluyom”
Dalga mı geçiyorsun lan sen benimle! Neler anlatıyorsun oğlum sen? Lan!!! Irz düşmanı Hüsüyn! Ne işin var lan senin burada? Hangi yüzle geliyorsun buraya? Kaybol git ulan! Yaşına başına bakmam dinime ezerim seni burada! Defoool, defol git ulan, defol gitt!
“Öhöö öhhhhhöö! Ulan Allah’ın delisi! Ulan dağların ayısııı! Öhöö öhhhhööğ! Sertaç koş tut Hüseyin emmiyi, koş getir! Öhhhööğğ…. Nurii! Su ver Nuriii… ööhhhhhöğ! Ulan ayı!!! Ne yapıyorsun sen? Gebertecektin beni! Beni boş ver, Hüseyin emmiye yapılır mı lan bu? Onlar nasıl laflar? Ne biliyorsun da ne konuşuyorsun!”
Ulan hergele, sen dua et o kanı bozuk girdi şu kapıdan içeri. Zaloğlu Rüstem gelse alamazdı yoksa seni elimden!
“Sen ne biçim adamsın be! O ırz düşmanı dediğin, kanı bozuk dediğin adam her gün başındaydı senin! Haberin var mı? Hem o adam senin için.. öhhhööğ öhöööğ….”
Halt etmiş! Kim dedi gel bekle diye? Sor bakayım, başımı beklerken ne düşünmüş, neleri hayal etmiş, sor! Beni mi düşünmüş yoksa rahmetli anamı mı? Sor!
“Nuri! Ben gidiyorum oğlum. Yoksa ya ben bu adamı boğacağım ya da o beni! Hadi Eyvallah!”
“Ne yapıyorsun Mümtaz ağabey? Hüseyin emmiye yapılır mı bu? Hadi Hüseyin emmiyi boş ver, Nihat’a yapılır mı bu? Kaç aydır ikisi de perişan oldu. Her gün birimizi senin yanına gönderdi Nihat. Bildiğin nöbet çetelesi tuttu adam. Sen kalkmış adamı boğazlıyorsun! Yakışmadı Mümtaz ağabey, harbiden yakışmadı.”
Nuri. Git çağır şu hemşireyi, bana ağrı kesici falan vursun, bir şeyler yapsın. Ben kendimde değilim oğlum. O Sertaç’ı da bul, gitmesin Hüseyin’in peşinden. Komalık etmeyin beni tekrar. Zaten deminden beri yıldızları sayıyorum… Hadi gözüm, haydi gülüm, haydi.
Nihaaaaat! Cehennemin dibine git e mi!
Muhsin Gazi ERDEM